2 Kasım 2008 Pazar

Sanat, Tasarım ve "Sanatın Anadolu Aydınlanması" Temalı 2010 İstanbul Kültür Başkenti Projeleri Üzerine


Yazan:Prof. Dr. Adem Genç

Bir zamanların ünlü iletişim kuramcısı Marshall Mc Luhann, (1911-1980) “Bütün önemli teknolojileri önce biz yaratıyoruz, sonra onlar bizi.” demişti. Kültürel yaşamının en belirleyici dinamiklerinden birini oluşturan sanat ve tasarım alanında da durum pek değişmiyor. Özellikle küreselleşmenin etkilerine maruz kalan ülkelerde sanat ve tasarım giderek teknolojik yeniliklerin etkisi altına giriyor. Oysa, yaratıcı edimin doğası çok daha karmaşıktır. Doğrusu, sanat ve tasarımda teknoloji ve araçların tesbiti hayati bir önem taşırmaktadır. Ama yine de, yaratıcı edimde “tekno-estetiğin” (terim bana ait), bilginin biçimlenmesindeki (envisioning information) rolü, onun araçsal işleviyle sınırlıdır.

Amacımız burada, sanat ve tasarımın bütünüyle salt bir raslantı veya ilham sonucu oluştuğunu değil, tersine, matematiksel bir işlem gibi aşama aşama; aynı kesinlik ve mantıkla kurulduğurnu göstermektir. Nitekim, teknolojik yeniliklerin yaratıcılığı sıradan bir “techno-show”a indirgeyebilen bu tür araçsal özelliği karşısında ünlü sanatçıların tavrı çok daha farklı olmuştur. Örneğin, fotoğraf makinasının icat edildiği ondokuzuncu yüzyıldan önce, Batı Avrupa’da kendi imgesini belgelemek isteyen herkes, ünlü ressamlara hiç olmazsa hayatında bir kez portresini yaptırıyordu. Taşınabilir fotoğraf makinasının yaygın olarak kullanıldığı 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise, ressamlara poz vermek suretiyle portresini yaptıran insanların sayısı giderek azalmaya başlamıştı. Artık serbest piyasa koşullarında portre ressamlığı ile geçinen sanatçıların atölyeleri, her türlü fotoğraf imgesinin büyütülüp kopyalandığı stüdyolara dönüşmekteydi. Fotografın araçsal işlevi adeta nihai bir ürüne dönüşmüştü. 1860’tan sonra, İzlenimci ressamlar, fotograf makinasının optik cazibesine seçenek oluşturabilecek pentürel yöntemler geliştirmek suretiyle, fotografın kendi disiplini içindeki araçsallık işlevinin serbest piyasa koşullarında, portreci ressamlara verebileceği zararı kısmen de olsa önüne geçmeyi başardılar. Resimsel ifadelendirmelerde, fotoğraf imgesine daha farklı bir açıdan yaklaşmak suretiyle onun, görme biçimlerini değiştiren araçsal kalitelerinden yararlanıdılar. Resimde çizgi, ışık renk, hız ve zamandan kaynaklanan görsel izlenimlerin tanımlanmasına yönelip, modern sanatın, ya da genel anlamda sanat tarihinde, “doğa taklitçiliğinden kavram ressamlığına geçiş”in öncülüğünü yaptılar.

Buhar makinasının icadıyla başlayan birinci sanayi devriminden sonra, sanat ve tasarımla ilgili tartışmalarda bu tür sorunlar sıkça gündeme gelmiş; William Morris ve John Ruskin’dan bu yana sanatın toplumsal işlevi, sanat ve teknoloji, ya da sanat ve tasarım ürünlerinde form ve fonksiyon ilişkileri üzerine sonu gelmeyen tartışmalar yapılmıştır.
İkinci sanayi devrimi ve özellikle, geleneksel yaşam tarzını tepe taklak eden ileri-bilişim çağında-teknolojik adaptasyonun tek başına bir gelişim paradigması olarak algılandığı ülkelerde- sanat ve tasarım olgusuna yaklaşım biçimlerinde de bu tür sorunlar enine boyuna tartışılmıştır. Bugün, dünyanın birçok ülkesinde, sanat ve tasarımın en önemli araçlarını, dijital kayıtlar, projeksiyon sistemleri, bilgisayar programları ya da laser teknolojileri oluşturmaktadır. Öyle ki, artık her türlü sanal uzam ve zaman koordinatları içinde üretilen “Post Dada” veya “Fluxus” kaynaklı sanat ve tasarım ürünleri; başta 1960’ların John Cage’i ya da 1970’li yılların “Post Duchamp Krizi” dahil olmak üzere, 20.Yüzyılın başlarındaki tarihsel avangartlarını dahi gölgede bırakmaktadır. Gerçi, tarihsel avangard’ın dünyayı dönüştürmek projesine karşın, video sanatçılarının da içinde bulunduğu neo-avangardların gerçekte böyle bir ütopyaları da yoktur. Ama yine de sözgelimi bu alanlarda çok daha hızlı ve ileri bir produksiyon, tecimsel ve küresel bir mekanizma oluşmuştur. İngiltere’de Damien Hirst, Martin Creed gibi sanatçılardan (Bkz. Barry, Dave: "When innovative artists do their darnest", Miami Herald Tribune Media Service Inc., May 16 2003; Çeviren A.Genç: http://http://www.ademgenc.com/) başka, bu alanda ABD’den en güncel örneklerden biri de 10 yaşında ABD’ye göç eden 1970 Almanya doğumlu fotograf sanatçısı Julia Fullerton-Batten’dir. Birçok reklam ajansı tarafından temsil edilen ve reklam dünyasından sonra sanat piyasasında da yavaş yavaş ismini duyurmaya başlayan Julia Fullerton-Batten’in fotograflarını ilginç kılan esas nokta, “Maket Köyleri”, “Bisiklet Kazası”, “Otoyolun Altındaki Kız”,”Kuş Kafesi” gibi konu maddesi ötesinde, kompozisyon kurgusunda dijital teknoloji ile yaratılan gerçeküstücü atmosferden başka bir şey değildir (Bkz.http://www.juliafullerton-baatten.com)

Buna karşın, bu tür güncel sanat projeleri, günümüz insanı ve sanatçısının bilgiyi nasıl tüketip dönüştürdüğünü ortaya koyması açısından da ilginçtir. Üretim ve tüketim sürecinde kişinin, kısa dönemli isteklerinin ötesinde, kendisine ve içinde bulunduğu kültürel ortama, daha iyi bir geleceğe yatırım yaptığını anlamasını sağlamaktadır. Kuşkusuz bu projelere, kısmen mühendislik çerçevesinde ele alınan ve hem bir isim hem bir fiil olarak kullanılan “tasarım”lar da dahil olabilir. Çünkü, gelişmiş kapitalist post-endüstriyel toplumlarda sanat ve tasarım olgusu bir tür “iletişimsel eylemin pragmatizmi”ni de içinde barındıran bir olgu olarak da ele alınmaktadır. Nereden bakılırsa bakılsın, her çağdaş tasarım, ikonik görsellerin farklı kullanımları sayesinde, semiyotik ve değişkenlikli (diskursif ) bir anlatım dili ortaya koyabilmektedir.

Bu yönüyle ele alındığında, “Sanatın Anadolu Aydınlanması”nı, insanların akılcı çıkarlar peşine düşme ve iletişim yeteneklerinde olduğu kadar, demokrasi analizleri ve modern liberal kuramlarla, aklın alabildiğine özgürleşmesine yönelik birtakım sosyal, kültürel ve antropolojik olgularda “kavramsal sanat süreçlerini de kapsamına alan geniş ve topludurumsal (konjönktürel) bir yaratıcı edim” olarak algılamak olasıdır.

İstanbul Kültür Başkenti projeleri kapsamında, üniversitelerimizin’ öğrenci ve öğretim elemanlarının da katılabileceği “Sanatın Anadolu Anadolu Aydınlanması” (Aydınlanma, Farkındalık Çağdaşlaşma ) konulu sanat ve tasarım projeleri, bu kurumların, Güzel Sanatlarla ilgili birimlerine uluslararası bir açılım sağlamayı hedef almaktadır. Projeye yaklaşık olarak her bölgeden bir üniversite, İstanbul ve Ankara’dan birden fazla üniversite katılabilmektedir. Projenin danışma kurulunda Ali Akdamar, Refik Durbaş, Prof. Devrim Erbil, Prof. Dr.Adem Genç, Ara Güler, Leyla Pınar, Prof. Ferit Özşen, Tilbe Saran, Gürol Sözen, Erkal Yavi yer almaktadır. Projede, katılımcıların, kendi bilimsel alan araştırmalarına dayalı veriler ışığında, geçmiş uygarlıklardan tevarüs edilen kültürel değerler üzerine soyutlamalar yaparak çağdaş ürünler geliştirmeleri amaçlanmıştır. Danışma kurulu bu bağlamda yön verici ve bilgi aktarıcı konumda olacaktır.



Julia Fullerton-Batten, Kırık Yumurtalar,2005 dijital fotograf. Sanatçı bu tür fotograf larında hakim olan garip atmosfere ilişkin olarak: “Çalışmalarımda ışığın yanlış yönden geliyormuş gibi durması bana ilginç geliyor. Fotograf tekniğinden anlamayanlar, fotograflarıma bakıp ‘bir gariplik var ama ne olduğunu tam çıkaramıyorum’ tepkisini veriyor” şeklinde bir açıklama yapmaktadır. (Bkz. “Düş ve Gerçek Arasında”,Beykoz Konak Dergisi, 2008, Sayı 20/Sayfa:24/Geniş Açı)



Julia Fullerton-Batten, Havaalanı,2005, dijital fotograf

Hiç yorum yok: