30 Aralık 2008 Salı
21 Aralık 2008 Pazar
SANATIN ANADOLU AYDINLANMASI 2010 PROJESİ KONYA GRUBU

Heykel: Anar Eyni (Öğretim Görevlisi),Tayfur Öztürk (Öğretim Görevlisi), Özcan Özkarakoç (Araştırma Görevlisi)
Seramik: Emet Egement Işık Aslan (Araştırma Görevlisi), Melek Tolosa (Yüksek Lisans Öğrencisi)
Toplantı da; Proje, projenin amacı, kapsamı, projede istenenler, proje destekçileri, proje danışmanları, projeye dahil olan üniversiteler ve proje bitim tarihi hakkında geniş bir bilgi veren Doç.Dr. Hüseyin Elmas daha sonra grubun oluşturulmasındaki kriterleri aşağıdaki şekilde açıkladı.
14 Aralık 2008 Pazar

14 Kasım 2008 GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ
Projeye katılımı beklenen üniversitelerden biriside Gaziosmanpaşa Üniversitesi. Live Sanat olarak Eğitim Fakültesi öğrencilerine sanatsal malzemeleri tanıttıktan sonra Sanatın Anadolu Aydınlanması projesini anlattık. Güzel Sanatlar Eğitimi bölüm başkanı Yrd. Doç. Ersoy Yılmaz tarafından proje grubu oluşturuluyor.

26 Kasım 2008 KÜTAHYA DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ
GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ


Çok yerinde bir düşünce olarak algılıyorum. Bunu düşünenleri de kutlamak gerekir. Uygarlıkların beşiği olarak kabul edilen Anadoluda yaşayan toplumlar, kendilerinden önce yaşamış olan toplumların kültürel değerlerini hep korumuşlar ve beğendiklerini de sahiplenerek devam ettirmişlerdir. Bu mirasın günümüzdeki sahipleri olarak bizlerin de koruması, ortaya çıkarması ve yeni değerler ekleyerek evrensel kültüre katkıda bulunmamız gerekmektedir. Her olgunun bir temeli olduğu gibi sanatın da bir temeli, gelişim süreci vardır. Bu gelişim süreci sırasında geçmiş uygarlıkların izlerine ne kadar atıfta bulunulursa, ortaya çıkan eserler de o derce insancıl ve evrensel bir değer taşır. Fakültemizin üstlendiği görev de yerel estetik değerlerden hareketle yeni evrensel değerlere ulaşmak olduğu için, bu proje ile kendimize yeni bir çalışma gerekçesi bulmuş olduk.
Sizce Sanatın Anadolu Aydınlanması projesi, üniversitenize ve proje katılımcılarına ne gibi katkıları olacaktır?
Öncelikle, üniversitemizin bulunduğu bölge çok eski ve farklı uygarlıkların üst üste yaşadığı bir çevre olmuş. Üniversitemizin yürüttüğü Seyit Ömer Höyüğü kazısı buluntuları milattan önceki 12 000’li yıllara kadar tarihlenmekte, Hitit, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin yaşandığı bir bölgede bulunmaktayız. Önemli yerleşim ve kültür kalıntılarının bulunduğu Frig vadilerinin büyük bir kısmı ilimiz sınırları içindedir. Helenistik ve Roma dönemlerinin yaklaşık 100 000 nüfuslu olduğu tahmin edilen Aizanoi kenti kalıntıları buradadır. Bu kentte tarihte bilinen ilk borsacılık işlemlerinin yapıldığını gösteren alanlar ve yazıtlı blok taşlar ile spor karşılaşmalarında kazananlar için kazınmış taşlardan oluşan şampiyonlar anıtı bulunmaktadır. Zevus tapınağı duvarındaki meander diye isimlendirilen motif daha sonraki Selçukluların halı ve kilimleri ile binalardaki taş oymacılıklarına konu olmuştur. Seramik ve çinicilik çok eskilere dayanan kültür ve sanat ürünlerinin hammaddesi olmuştur. Termal kaynaklar şimdi olduğu gibi eski dönemlerde de insanların ilgisini çekmiş ve bir ziyaret yeri olarak önemli bir merkez olmasını sağlamıştır. Şimdi içinde bulunduğumuz böyle bir ortamda sanatsal değerler yaratmak ve bunları daha çok insana göstermek açısından önemli katkılar sağlayacak olan bu proje , üniversitemize ve fakültemize farklı bir kimlik de kazandırmış olacaktır. Projeye katılanlar açısından da bir silkiniş ve kendini bulma, sanat anlayışına zenginlikler katma açısından iyi bir fırsat yaratmış olacaktır.
Sanatın Anadolu Aydınlanması projesi ile bir farkındalık yaratılabilinir mi? Anadolu'da bulunan üniversitelerdeki genç nesillerin kendi topraklarının taşıdığı kültürden haberdar olmaları kendi bireysel gelişimlerini tamamlamaları açısından ne kadar önemli? Bir öğretmen kimliğinizle yorumlarınızı alabilir miyiz?
Önce de belirttiğim gibi, içinde bulunduğumuz bu tarihi çevreyi tanıma açısından öğrencilerimizin motivasyon kazanmalarına, ilgilerinin artmasına ve onlarda yeni düşüncelerin ortaya çıkmasına fırsat vereceğini düşünüyorum. Günümüz sanat ürünlerinin, teknolojinin imkanları da kullanılarak köklü ve çağdaş bir görünüm kazanmaları ancak bu tarz motivasyonlarla sağlanabilir. Modern anlayışın ortaya çıkardığı tekil düşüncenin birbirine benzeyen sanat ürünleri yerine, kimliği olan eserlerin yaygınlaşması insanlık adına daha samimi ve anlaşılır bir dünya kurulmasına da vesile olacaktır.
1 Aralık 2008 DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ BUCA EĞİTİM FAKÜLTESİ

1 Aralık 2008 DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesini ziyaret ettik. Resim bölüm başkanı Prof. Mümtaz Sağlam ile proje hakkında konuştuk. Dokuz Eylül üniversitesi proje grubu oluşturmaya başladı.
2 Aralık 2008 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ


19 Kasım 2008 Çarşamba
Saygılarımızla
Live Sanat
sonsuzluk değil bu. Yeryüzü coğrafyasının kültür ve sanatla taçlanmış onuru. Gelecek kuşakları da besleyecek olan büyük miras.
Yaşamı anlamlı kılan ne var ise o: Şiiri, destanı, resmi, heykeli, müziği, dansı, şöleni, sofrası, mimarisi, evi barkı, savaşı, barışı, sevdası, umutu ve umutsuzluğu.
Kendinize dair ne geliyorsa aklınıza, onun düşü, masalı, öyküsünden notlar bu kitap ve sergi.
Ama kitap ve sergiyi iteleyen başka bir olgu var: 2o yılı aşkın zaman dilimi içinde çıkan kitaplarımız. Bu birikimin öncüleri, yazı ve belgeseller filmler, sergiler dışında, daha önce yayınladığımız kitaplardı: Bin Çeşit İstanbul ve Boğaziçi Yalıları / Akbank Kültür Yayınları. 1989. Ege’den Akdeniz’e Mavi Uygarlık/ Akbank Kültür Yayınları ( Akbank’ın 50. yıl armağan kitabı) 1995-1998. Martıların İstanbul’u. (T. İş Bankası’nın 75. yıl armağan kitabı). 2000. Bulutların Altındaki Uygarlık Anadolu/ T.İş Bankası (Türkçe-İngilizce) 2ooo. Büyük Menderes’in Sularında Priene, Milet, Didim.( Prof.Dr. Zeynep Sözen ve Prof. Dr. Münir Ekonomi ile birlikte)/Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları (Türkçe-İngilizce) 2oo2.
Ve sözünü ettiğiniz serginin öncüsü, HSBC’nin yayınladığı, Anadolu Topraklarında Güzeli Arayış kitabı ise tüm bu birikimin yansımasıydı.
Anadolu topraklarının kültürel zenginliğindeki, ayrıntıların büyük yolculuğu.
Bütün bu kitapların geneline baktığımız da, ortak bir nokta var. Anadolu Uygarlıkları’ndaki birikim bizi Güzeli Arayışa, simgeler dünyasına yönlendiriyor.
Anadolu Uygarlıklarında Güzeli Arayış, Neolitik Çağ’dan, Osmanlıya Güzeli Arayış aslında. Güzeli Arayış, sanatın, toplumsal yaşamın vazgeçilmezi. Yani, hangi çağda olursak olalım, “Güzeli aramak”; yeme içme gibi çok büyük bir ihtiyaç. Biz, güzeli ararken karşımıza bir çok simge çıktı ve bu simgelerden sonra kitap oluştu. Kitap yayına hazırlanırken düşündük ki; belki dediklerimize inanmayabilirler! Çünkü Güzeli Arayışın ana teması, çok erken tarihler olarak, Anadolu gözüküyordu: Çatalhöyük, Çayönü, Kültepe gibi merkezler. Yani, 8.000, 10.000 yıl önce onlar da güzelin peşindeydiler. O zaman, bu işin sergisini de yapmamız zorunluluk haline geldi. Kamuoyuna sunduğumuz ve HSBC tarafından yayınlanan 416 sayfalık Anadolu topraklarında “Güzeli Arayış” kitabı ve bu kitabın bir de görsel öğesi olmalı, dedik. Ardından, Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü Seracettin Şahin ve tabii ki Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte bu konuda bağlantıya girildi. Ve iki yıl önce sergi hazırlıklarına başladık. Kitap ve sergi HSBC’nin önemli desteği ile gerçekleşti. Bu çalışmalar esnasında Anadolu’da ve İstanbul’da bulunan pek çok müzeden eserler aldık. Bu müzeler; İstanbul’da Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Malatya Müzesi, Antalya ve Afyon müzelerinden eserler getirdik. Eserler, derken şunu söylemek istiyorum; Bu bir simgeler dünyasıydı. Nokta, daire, kare, iç içe kareler, çapraz, spiral, dikdörtgen, yıldız, ay, güneş, üçgen, gamalı haç, çarkıfelek, meandr, kalp ve daha somut olarak da; aslanlar, çift başlı kartallar, kuşlar, ejderler, rozet çiçekleri vb.
Bu serginin en önemli noktası; Bugün yaşamımızda kullandığımız eşyalar üzerinde de bu simgelerin var oluşu ve bu simgelerin, 8- 10 bin yıl öncesinde Anadolu’da yaratılmış olması. Kimileri de günümüzden 12 bin yıl öncesine gidiyor.
Anadolu’nun çok önemli bir özelliği var. Binlerce yıl öncesinden günümüze kadar pek çok uygarlık yan yana yada iç içe ve birbirlerinden etkilenmişler. Örneğin; M.Ö. 4- 3 binde, Maden Çağı yaşanmış sonra arkasından bakıyorsunuz Hitit, Frigya, Urartu gibi uygarlıklar. Nemrut Dağı’nda Kommagene Krallığı. Ege ve Akdeniz’de İyonya, Lidya, Likya, Karya, Pamfilya gibi uygarlıklar. Arkalarından, büyük uygarlıklar, Bizans, Selçuklu, Osmanlı… İşte biz bu imajın sergisini, ilk kez gerçekleştirdik. Bir örnek: Üzerinde çizgilerin yer aldığı Neolitik Çağa ait toprak kaplar, baştan başa soru işareti, yani birer efsane. Tarih ise M.Ö. 8 bin- 6 bin. Sanki günümüzün ustalığı.
Anadolu insanının sosyal ihtiyaçlarından çıkan ahşap, taş, halı, kilim ve yazma gibi araç gereçlerin üzerlerine çizdikleri motiflerin amacı güzeli yansıtmak için mi, yoksa bir ticaret kaygısı da düşünebilir miyiz?
Günümüze baktığımız zaman; en büyük yanlışlığımız: Kendi gerçeğimizden kopuk yaşamamız. Kendi edebiyatımıza, topluca, bu topraklarda üretilenlere eğilelimbiraz da... Ama buna, folklor açısından bakılmadan. Yaşadığımızın farkında olmak için, kendimize soru sorarak, yorumlayarak bakmalıyız. Örnekleri çoğaltabiliriz; M.Ö. 4000’de bulunmuş bir kılıç vardı sergide. Üzerinde gümüş üçgenler yer alan bir kılıç. Kılıcın iki yüzünde de üçgenler. Kılıcın hemen yanında da bir küp. M.Ö. 2000 yılına ait olağanüstü güzellikte ki bu küpün, üzerinde de aynı simgeler.Hayatı yanlış algılamayalım, diyorum. Körü körüne öykünmeyelim: bilgiden, araştırmadan yoksun değilsek. Taklit, geçicidir!
At gözlüğümüzü takıp, tek gerçeğin 20. ve 21. yüzyıl olduğunu söylersek; Hititli Mursilis’i, Frigyalı kral Midas’ı, İyonyalı Thales’i, Hippodamos’ı, Herodot’u, Homeros’u, Yunus Emre, Mevlana, Karahisari, Mimar Sinan, Pir Sultan, Karacaoğlan ve nice bilgeleri, hayatımızın, düşlerimizin neresine koyacağız?
Kesinlikle ilişkilendiriyorum. Zaten birbirini doğuran projeler. Farklı kültürler, derken şunu diyoruz, “Ey ahali artık tek tanrı çok tanrı” düşüncesinden, ayırımından vazgeçin. Bir tek gerçek var; sanatın evrenselliğini oluşturmak. Şiiri olmayan bir toplum hiç bir yere gidemez. Masalları olmayan bir toplum hiç bir yere gidemez. Bugün 20. yy’ın masalı yok, 21. yüzyılın da. Şimdi biz bunları yaratamıyor isek, o zaman, yaşadığımız günü, geleceğe taşıyamayız. Ulusal zenginliğimizi, kültürümüzü kesin kez elimizden kaçırmış oluruz. Bir yalana da satılmayalım: “Artık, ben varım.” Hayır; her birey ve toplumun kendi kimliği vardır. Kendi nakışı, sesi vardır. Bunu yok edemezsiniz. O nedenle farklı kültürlere sarılıyoruz. Farklı kültürlerle bütünlenmiş bir Anadolu coğrafyası bu. Kimi zaman Mevlana’ya, kimi zaman Yunus Emre’ye, kimi zaman da anonim olduğu dillendirilen bir tanım “Güzel birdir. Sen aynaları çoğaltırsan o da çoğalır,” sözüne sığınmamız gerekiyor. Biz kitabımızda da, “Farklı Kültürlerde Güzeli Arayış” sergisinde de aynı tanımı seçtik. “Güzel birdir. Sen aynaları çoğaltırsan o da çoğalır,” diyoruz ki, “sen bu projeye katılırsan, sen kendini bu projenin içinde ve bu uygarlıkların özünde görürsen, ancak, güzeli gelecek kuşaklara aktarırsın,”diyoruz. Evet, “Sanatın Anadolu Aydınlanması” ancak, Anadolu da ki her kent kendi aynasını uygarlıklara tutarak çağdaş dünya yaratabilir. Anadolu toprağına çömelip tespih çekmekle bu iş olmuyor.
Biz de yarınlara kalmak istiyorsak bu çapaçul yaşamdan bir an önce vazgeçmemiz gerek. Yoksulluk ve toplumsal yalnızlığımız; kültürel yoksunluğumuz aslında, tıka basa dolu, varolan ve üretken binlerce yılı farketmemek...
Yani, öncesini göremeyen bir gözün, geleceği görmesi mümkün değil.
Her şeyi biliyorum sanmak ta korkunun, güvensizliğin bir parçası.
3 Kasım 2008 Pazartesi
24 EKİM 2008 CUMA GÜNÜ TAKSİM THE MARMARA OTELİNDE DÜZENLENEN SANATIN ANADOLU AYDINLANMASI II. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI
Toplantıya katılanlar; Ali Akdamar, Sevil Arslan, Refik Durbaş, Devrim Erbil, Adem Genç, Mihriban Mirap, Ferit Özşen, Leyla Pınar, Mayir Saranga, Gürol Sözen, Özlem Toprak, Erkal Yavi (isimler soyad alfabetik sırasına göre yazılmıştır.)
2 Kasım 2008 Pazar
PROJEYİ ANLATMAK İÇİN ÜNİVERSİTELERİ ZİYARET ETTİK..
Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zehra Çobanlı ile Sanatın Anadolu Aydınlanması Projesi hakkında görüşme gerçekleştirdik. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak projede yer alacaklarını bildirdiler. Proje için Yrd. Doç. Mustafa Ağatekin liderliğinde proje grubu oluşturuluyor.
19 Eylül 2008 BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ
Resim bölüm başkanı Doç. Ahmet Şinasi İşler' in atölyesinde projeden konuştuk. Güzel Sanatlar Fakültesinin henüz mezun vermemesi ve öğretim üyesinin az olmasından dolayı Bursa'da bulunan güzel sanatlar birimlerinden destek sağlanarak bir proje grubu oluşturulmasına karar verildi. Uludağ Üniversitesi eğitim fakültesi, güzel sanatlar fakültesi, güzel sanatlar lisesi ve bağımsız sanatçılardan oluşan bir grup oluşturuldu.
13 Ekim 2008 DİYARBAKIR DİCLE ÜNİVERSİTESİ ZİYA GÖKALP EĞİTİM FAKÜLTESİ

Güzel Sanatlar Eğitimi Resim bölüm başkanı Yrd. Doç. Ali Osman Alakuş ve Öğretim görevlisi Yrd. Doç. Nimet Keser ile Sanatın Anadolu Aydınlanması Projesi hakkında görüştük..





Müze yöredeki kazılardan elde edilen çeşitli tarihi eserlerin yanında Dünyanın 2. büyük mozaik müzesidir. Müzedeki mozaikler 2. ve 5. yy'ları arası Roma ve Bizans dönemlerini kapsayıp mitolojik olaylar ve kişiler sembolize edilmektedir.
SANATIN ANADOLU AYDINLANMASI 2010 PROJESİNE KATILAN\ KATILACAK ÜNİVERSİTELER
1. ANKARA- Hacettepe Üniversitesi
2. BURSA- Uludağ Üniversitesi
3. ÇANAKKALE- Onsekiz Mart Üniversitesi
4. DİYARBAKIR- Dicle Üniversitesi
5. ERZURUM- Atatürk Üniversitesi
6. ESKİŞEHİR- Anadolu Üniversitesi
7. KONYA- Selçuk Üniversitesi
8. TOKAT- Gaziosmanpaşa Üniversitesi
9. VAN- Yüzüncü Yıl Üniversitesi
10. ANTALYA- Akdeniz Üniversitesi
11. EDİRNE- Trakya Üniversitesi
12. HATAY- Mustafa Kemal Üniversitesi
13. İSTANBUL- Bağımsız sanatçılar ve birden fazla üniversite
14. İZMİR- Dokuz Eylül Üniversitesi
15. KAYSERİ- Erciyes Üniversitesi
16. KÜTAHYA- Dumlupınar Üniversitesi
17. MERSİN- Mersin Üniversitesi
18. SAMSUN- Ondokuz Mayıs Üniversitesi
19. KOCAELİ- Kocaeli Üniversitesi
01.11.2008 tarihinde Sabah Gazetesinde yayınlanan, Sanatın Anadolu Aydınlanması Projesi

Yazan: Refik Durbaş
Sanat, Tasarım ve "Sanatın Anadolu Aydınlanması" Temalı 2010 İstanbul Kültür Başkenti Projeleri Üzerine

Amacımız burada, sanat ve tasarımın bütünüyle salt bir raslantı veya ilham sonucu oluştuğunu değil, tersine, matematiksel bir işlem gibi aşama aşama; aynı kesinlik ve mantıkla kurulduğurnu göstermektir. Nitekim, teknolojik yeniliklerin yaratıcılığı sıradan bir “techno-show”a indirgeyebilen bu tür araçsal özelliği karşısında ünlü sanatçıların tavrı çok daha farklı olmuştur. Örneğin, fotoğraf makinasının icat edildiği ondokuzuncu yüzyıldan önce, Batı Avrupa’da kendi imgesini belgelemek isteyen herkes, ünlü ressamlara hiç olmazsa hayatında bir kez portresini yaptırıyordu. Taşınabilir fotoğraf makinasının yaygın olarak kullanıldığı 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise, ressamlara poz vermek suretiyle portresini yaptıran insanların sayısı giderek azalmaya başlamıştı. Artık serbest piyasa koşullarında portre ressamlığı ile geçinen sanatçıların atölyeleri, her türlü fotoğraf imgesinin büyütülüp kopyalandığı stüdyolara dönüşmekteydi. Fotografın araçsal işlevi adeta nihai bir ürüne dönüşmüştü. 1860’tan sonra, İzlenimci ressamlar, fotograf makinasının optik cazibesine seçenek oluşturabilecek pentürel yöntemler geliştirmek suretiyle, fotografın kendi disiplini içindeki araçsallık işlevinin serbest piyasa koşullarında, portreci ressamlara verebileceği zararı kısmen de olsa önüne geçmeyi başardılar. Resimsel ifadelendirmelerde, fotoğraf imgesine daha farklı bir açıdan yaklaşmak suretiyle onun, görme biçimlerini değiştiren araçsal kalitelerinden yararlanıdılar. Resimde çizgi, ışık renk, hız ve zamandan kaynaklanan görsel izlenimlerin tanımlanmasına yönelip, modern sanatın, ya da genel anlamda sanat tarihinde, “doğa taklitçiliğinden kavram ressamlığına geçiş”in öncülüğünü yaptılar.
Buhar makinasının icadıyla başlayan birinci sanayi devriminden sonra, sanat ve tasarımla ilgili tartışmalarda bu tür sorunlar sıkça gündeme gelmiş; William Morris ve John Ruskin’dan bu yana sanatın toplumsal işlevi, sanat ve teknoloji, ya da sanat ve tasarım ürünlerinde form ve fonksiyon ilişkileri üzerine sonu gelmeyen tartışmalar yapılmıştır.
İkinci sanayi devrimi ve özellikle, geleneksel yaşam tarzını tepe taklak eden ileri-bilişim çağında-teknolojik adaptasyonun tek başına bir gelişim paradigması olarak algılandığı ülkelerde- sanat ve tasarım olgusuna yaklaşım biçimlerinde de bu tür sorunlar enine boyuna tartışılmıştır. Bugün, dünyanın birçok ülkesinde, sanat ve tasarımın en önemli araçlarını, dijital kayıtlar, projeksiyon sistemleri, bilgisayar programları ya da laser teknolojileri oluşturmaktadır. Öyle ki, artık her türlü sanal uzam ve zaman koordinatları içinde üretilen “Post Dada” veya “Fluxus” kaynaklı sanat ve tasarım ürünleri; başta 1960’ların John Cage’i ya da 1970’li yılların “Post Duchamp Krizi” dahil olmak üzere, 20.Yüzyılın başlarındaki tarihsel avangartlarını dahi gölgede bırakmaktadır. Gerçi, tarihsel avangard’ın dünyayı dönüştürmek projesine karşın, video sanatçılarının da içinde bulunduğu neo-avangardların gerçekte böyle bir ütopyaları da yoktur. Ama yine de sözgelimi bu alanlarda çok daha hızlı ve ileri bir produksiyon, tecimsel ve küresel bir mekanizma oluşmuştur. İngiltere’de Damien Hirst, Martin Creed gibi sanatçılardan (Bkz. Barry, Dave: "When innovative artists do their darnest", Miami Herald Tribune Media Service Inc., May 16 2003; Çeviren A.Genç: http://http://www.ademgenc.com/) başka, bu alanda ABD’den en güncel örneklerden biri de 10 yaşında ABD’ye göç eden 1970 Almanya doğumlu fotograf sanatçısı Julia Fullerton-Batten’dir. Birçok reklam ajansı tarafından temsil edilen ve reklam dünyasından sonra sanat piyasasında da yavaş yavaş ismini duyurmaya başlayan Julia Fullerton-Batten’in fotograflarını ilginç kılan esas nokta, “Maket Köyleri”, “Bisiklet Kazası”, “Otoyolun Altındaki Kız”,”Kuş Kafesi” gibi konu maddesi ötesinde, kompozisyon kurgusunda dijital teknoloji ile yaratılan gerçeküstücü atmosferden başka bir şey değildir (Bkz.http://www.juliafullerton-baatten.com)
Buna karşın, bu tür güncel sanat projeleri, günümüz insanı ve sanatçısının bilgiyi nasıl tüketip dönüştürdüğünü ortaya koyması açısından da ilginçtir. Üretim ve tüketim sürecinde kişinin, kısa dönemli isteklerinin ötesinde, kendisine ve içinde bulunduğu kültürel ortama, daha iyi bir geleceğe yatırım yaptığını anlamasını sağlamaktadır. Kuşkusuz bu projelere, kısmen mühendislik çerçevesinde ele alınan ve hem bir isim hem bir fiil olarak kullanılan “tasarım”lar da dahil olabilir. Çünkü, gelişmiş kapitalist post-endüstriyel toplumlarda sanat ve tasarım olgusu bir tür “iletişimsel eylemin pragmatizmi”ni de içinde barındıran bir olgu olarak da ele alınmaktadır. Nereden bakılırsa bakılsın, her çağdaş tasarım, ikonik görsellerin farklı kullanımları sayesinde, semiyotik ve değişkenlikli (diskursif ) bir anlatım dili ortaya koyabilmektedir.
Bu yönüyle ele alındığında, “Sanatın Anadolu Aydınlanması”nı, insanların akılcı çıkarlar peşine düşme ve iletişim yeteneklerinde olduğu kadar, demokrasi analizleri ve modern liberal kuramlarla, aklın alabildiğine özgürleşmesine yönelik birtakım sosyal, kültürel ve antropolojik olgularda “kavramsal sanat süreçlerini de kapsamına alan geniş ve topludurumsal (konjönktürel) bir yaratıcı edim” olarak algılamak olasıdır.
İstanbul Kültür Başkenti projeleri kapsamında, üniversitelerimizin’ öğrenci ve öğretim elemanlarının da katılabileceği “Sanatın Anadolu Anadolu Aydınlanması” (Aydınlanma, Farkındalık Çağdaşlaşma ) konulu sanat ve tasarım projeleri, bu kurumların, Güzel Sanatlarla ilgili birimlerine uluslararası bir açılım sağlamayı hedef almaktadır. Projeye yaklaşık olarak her bölgeden bir üniversite, İstanbul ve Ankara’dan birden fazla üniversite katılabilmektedir. Projenin danışma kurulunda Ali Akdamar, Refik Durbaş, Prof. Devrim Erbil, Prof. Dr.Adem Genç, Ara Güler, Leyla Pınar, Prof. Ferit Özşen, Tilbe Saran, Gürol Sözen, Erkal Yavi yer almaktadır. Projede, katılımcıların, kendi bilimsel alan araştırmalarına dayalı veriler ışığında, geçmiş uygarlıklardan tevarüs edilen kültürel değerler üzerine soyutlamalar yaparak çağdaş ürünler geliştirmeleri amaçlanmıştır. Danışma kurulu bu bağlamda yön verici ve bilgi aktarıcı konumda olacaktır.
Julia Fullerton-Batten, Kırık Yumurtalar,2005 dijital fotograf. Sanatçı bu tür fotograf larında hakim olan garip atmosfere ilişkin olarak: “Çalışmalarımda ışığın yanlış yönden geliyormuş gibi durması bana ilginç geliyor. Fotograf tekniğinden anlamayanlar, fotograflarıma bakıp ‘bir gariplik var ama ne olduğunu tam çıkaramıyorum’ tepkisini veriyor” şeklinde bir açıklama yapmaktadır. (Bkz. “Düş ve Gerçek Arasında”,Beykoz Konak Dergisi, 2008, Sayı 20/Sayfa:24/Geniş Açı)